3 Ekim 2008 Cuma

Ayışığı dizisiyle ekrana dönmeye hazırlanan Nehir Erdoğan Elele dergisine konuştu.



İlk kez profesyonel olarak tiyatro sahnesine çıkacağını söyleyen Erdoğan "İki kişilik oyun, öldürülen Hollandalı yönetmen Theo van Gogh'un 'Interview filminden uyarlama" dedi.

Uzun bir tatilin ardından "Ayışığı" dizisiyle ekrana dönmeye hazırlanan Nehir Erdoğan, bu sezon bambaşka bir heyecan daha yaşıyor. İlk kez profesyonel olarak tiyatro sahnesine çıkacak olan oyuncu, yeni projelerini, yönetmen Mustafa Altıoklar’dan ayrıldığı yönündeki haberlerin perde arkasını ve üzerinden atamadığı "olgun kadın" imajının sebeplerini Elele dergisine anlattı.

Hayırlı olsun, yeni bir diziye başlıyorsunuz; "Ayışığı". Nedir konusu tam olarak?

Hem bir avukatlık şirketinde çalışan avukatların özel hayatlarını hem de Türkiye’deki adalet sisteminde yaşanan olayları inceleyen bir dizi. Dizide Metin Serezli, Teoman Kumbaracıbaşı, Serhat Tutumluer, Nilüfer Açıkalın, Civan Canova ve Melis Birkan var. Ben avukat Başak’ı oynuyorum. Başak, avukat Kemal’le evli ve aynı şirkette çalışıyorlar. Kasımda ekrandayız.

n "Yabancı Damat" dizisiyle ülke sınırlarını aşan bir başarı yakaladınız. Aynı başarıyı tekrarlayamamaktan korkuyor musunuz?

- Hayır, her proje kendinden sorumludur. Her projenin başarı ya da başarısızlığı kendine aittir. Kendini böyle "top" bir yere koyarsan, belki bu kaygıları yaşarsın. Ama o defter orada kapandı, tamamlandı bitti. Her yeni iş, sıfırdan yeni başlangıçtır.

n Ekrandan uzak kalma gibi kaygılarınız yok mu hiç?

- Hiç öyle bir kaygım yok. Kendimde çalışma gücü ve isteği bulduğum müddetçe çalışmaya devam ederim. Bir gün "Çalışmak istemiyorum" dersem, çalışmam. Ama asla kaybolur giderim gibi bir kaygım yok. Benim derdim, o dört köşenin içerisinde ne kadar kaldığım değil, sette geçirdiğim vakit. Bu benim için daha kıymetli.

n Amerika’da ünlü oyuncu koçu Eric Morris’ten oyunculuk dersleri aldınız. Bu size neler kattı?

- NTV’de program yaparken, Lale Mansur’la röportaj yapmıştım. O önermişti bana. Hemen akabinde, Türkçe’ye çevrilmiş kitaplarını okudum. Aslına bakarsan, oyunculukla ilgili en büyük gelişimi, içinde yer aldığım setlerde gerçekleştirdim. Ama altını doldurmam gerekiyordu. Sadece oyunculuk adına değil, hayat adına da bir deneyim olacaktı. Oyunculuğu geliştiren en önemli şeyin, hayattaki deneyimler olduğuna inanıyorum.

n Eric Morris’in en önemli kuramı, "olma h ali" diyorlar. Rolün içine girme hali yani... Siz de bu kuramı uyguluyor musunuz?

- Gerçeklik ve sahicilik artık önemseniyor tabii ki. Eskiden daha teatral, daha abartılı oyunculuk anlayışları varken, şimdi daha sahici olması benimseniyor. Ben ne mi yapıyorum? "Şunu yapıyorum da şöyle oluyor" diyebileceğim bir şey yok. Dikkat ettiğim tek bir şey var; sahnede kendimi maksimum derecede ana bırakmaya çalışıyorum. n Her rolün içine girme hali, ruh yorulmasına sebep oluyor mu?

- Yok olmuyor! Setten çıkıp "Öhö, bir dakika ben hálá Avukat Başak’ım, bana bir süre müsade edin" demiyorum!

n Uzaktan bakıldığında yaşça daha büyük ve ağır bir haliniz var. Yaşınızı yaşayabiliyor musunuz?

- Hep fazlasıyla olgun olduğumu söylüyorlar. Ama bu, istediğim bir şey değil açıkçası. Çok çocuk ruhlu ve komik bir annem vardır. Bana hep "N’olur anneciğim bu kadar olgun olma" der. Belki iş hayatının içinde olmak, belki babayı kollarında kaybetmiş olmak, belki her şeyi kendin düşünmek zorunda olman, bu hale getiriyor. Çoculuğumdan beri böyleydim diyemem.

n Bir kırılma noktası oldu belki de...

Zannederim babamın ölümüydü kırılma noktası. Çünkü öncesinde hareketli, zıpır, hatta geç ergen olan, çok fazla eğlenmekten, gülmekten zevk alan, derinliklerden özellikle kaçan biriydim. Hiç öyle ağır sorumluluk bilinci olan bir çocuk değildim. Mesela hep son dakikada derslerime çalışırdım. Bu, sonradan böyle oldu. Aslında biraz neşeden çalan bir şey bu ve neşe olgunluktan çok daha eğlenceli.

İlk kez tiyatro sahnesinde

-"Altan Gördüm’le iki kişilik bir oyunumuz var. Oyunun adı "Interview" Öldürülen Hollandalı yönetmen Theo van Gogh’un filminden uyarlama. Film, van Gogh’un anısına Amerika’da Steve Buscemi tarafından yeniden çekilmişti. Başrollerinde Buscemi ve Sienna Miller vardı. Çok ilginç bir oyun. Telif hakları alındı, yakında provalara başlayacağız. Heyecan içindeyim."

Hayatımda ilk kez diyet yaptım

n Nasıl göründüğünüzle ilgili misinizdir? Fiziğinize, beslenmenize dikkat eder misiniz?

- Bu yaz spor yaparken sakatlandım, yan diz bağlarım koptu. O yüzden oturma pozisyonuna geçmek zorunda kaldım, yaklaşık üç hafta kadar. Ve hayatımın ilk diyetini de o zaman yaptım. Çünkü tamamen hareketsiz kalınca açıkçası ürktüm kilo alır mıyım diye. Çok fazla kilo alan bir bünyem olmamasına rağmen, dur bakayım bir dikkat edeyim dedim. Ve çok da zevkle yaptım! Tabii yaş ilerledikçe, hormonlar artık farklı çalışıyor. Bazı şeylere dikkat etmeniz gerekiyor. Ben yaz sporlarını seviyorum. Çünkü onlar bana oyun gibi geliyor. Yazın İstanbul’dan çıkmaya ve su sporlarının her türlüsünü yapmaya çalışıyorum.

n Sonuçta oyunculuk da ciddi bir kondisyon gerektiriyor...

- Evet ama çekim yapılırken, çok sıcaksa da hissetmiyorum, çok soğuksa da. Belki de konsantrasyon meselesi. İşe başladıktan sonra hiç bölünmeden bir an önce bitirmeyi istiyorum galiba.

Ayrılık haberleri doğru değil

n Mustafa Altıoklar ile ilişkinizin, sizin ihanetiniz yüzünden bittiği yazıldı.

- Şunu fark ettim ki, sinirlenme süresi artık iki dakika... Başlarda çok sinirleniyordum. Sonrasında inkár etme gereği bile duymuyorum artık. Çünkü var olan şeyi inkár edersin. "Yok" demek onun varlığının göstergesidir.

n "İnsanlar beni yanlış tanıyacak" kaygısı da mı yok hiç?

- Yok, çünkü "beni bilen bilir" noktasına geldim. Ayrıca bu haberler çıktığı zaman ben denizle, güneşle ilgileniyordum. Kite-surf yapıyordum, belimde paraşüt vardı, onu yönetmeye çalışıyordum falan. Zaman benim için orada, İstanbul’un çok dışında akıyordu. Bunlara kafayı takarak, bunlarla uğraşarak zaten ne işimi yapabilirim, ne yaşayabilirim. İlla bilmek istiyorsan, böyle bir şey yoktur, haber yalandır.

Hürriyet

Hiç yorum yok: